Bu Blogda Ara

3 Ekim 2015 Cumartesi

Fi Romanında Kadın


Roman kadını nasıl ele alıyor? Neden cinsel içerikli anlatımlara bu kadar yer veriliyor? İş çevresindeki kadınların cinselliklerini kullanarak para ya da mevki elde etmeye çalışmaları nasıl bir anlam taşır? Roman, bu durumun kadınları nasıl mağdur ettiği üzerinde durmaz. Erkek kültüründe kadın olmayı sorgulamaz. Kadınlara karşı gizli bir öfke var gibidir. Kariyer basamaklarının cinsel cazibeleriyle çıkanlar uyanık kadınlardır. Erkekleri kullanmayı bilen kişilerdir. Kadının bu duruma düşmesine kadının çaresizliği olarak bakılmıyor. Karakter özelliği ya da yaşam biçimi gibi gösteriliyor.
Aynı durumu, erkek egemen bakış açısıyla yazılan bütün romanlarda görürüz. Bu romanlarda iki tür kadın vardır. İyi kadınlar ve kötü kadınlar. İyi kadınlar evlenilecek kadınlardır. Kötü kadınlar iş kadını bile olsalar cinsellikleriyle ele alınırlar. "Öteki kadın" (anlatılmayan kadın) toplumsal değerlere karşı isyan eden kadındır. Erkek kültürüne ve bu kültürün yarattığı kadına itiraz eder. Okura, devrimci bir ruhla, yeni bir bakış açısı sunar. Ne hayatta, ne de romanlarda genellikle bu tür kadınlara rastlamayız. Bunu yapabilmek için feminist bir bakış açısına ihtiyaç var. Sosyalist bir perece açılmadan böyle bir kadını yaratmak mümkün görünmüyor.
Fi romanı da (bir kadın tarafından yazılmış olsa bile) erkek egemen kültürün bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Roman, kadına, erkek gözüyle; erkek egemen kültürde yetişmiş bir erkeğin gözüyle, cinsel obje olarak bakılıyor. Kadının güzelliğini, cinsel çekiciliğini her şeyin üstünde tutuyor. "Fi" de bu anlama gelse gerek…  Fi ölçeği ile güzel sayılan kadınınlar, tam da erkeklerin arzu ettiği gibidir. Romanın en önemli kadın karakteri olan Duru, fiziksel güzelliğiyle Can Manay'ın ilgisini çekecektir.
Bu karakter üzerinden bakıldığında romandaki kadının kim olduğunu daha iyi görebiliyoruz. Duru, neden Can Manya gibi son derece hain bir karaktere kendini teslim ediyor? Buna neden, Can Manay'ın Duru'ya duyduğu aşırı ilgi olmuştur. Bu ilgi Duru'nun hoşuna gider. Bir erkek tarafından bu kadar arzu edilmeyi ilginç bir deneyim olarak algılar. Aynı zamanda güçlü erkek arayışı içine girmiştir. Kıskanılmak ister. Gelenekçi kültürdeki bütün kadınlar güçlü bir erkeğe –Maço da olsa güçlü birine- sığınmak ister ilkesi burada da geçerli. Kültür bunu dayatıyor, Duru da bunu istiyor.
Duru, bildiğimiz (Her yerde gördüğümüz) bir kadın karakterdir. Güçlü biri tarafından korunmayı arzu eder. Deniz, (Duru'nun sevgilisi, nişanlısı...) Can Manay'la kıyaslandığında oldukça entelektüel biri. Müzik dehası, üniversite hocası... Yakışıklı bir adam... Can Manay'sa oldukça çirkin biri olarak anlatılır. Çirkin ama çekicidir... Erkek kültürüyle bakarsak bu doğrudur. Erkeğin çirkini olmaz. Paralı ve güçlü olanı olur. Güzellik ya da çirkinlik kadına özgüdür.
Can Manay'ın bir kadını elde etmek için kullandığı en önemli silahın bakışları olduğunu görüyoruz. Etkileyici bakışlara sahip olduğundan söz edilir. Bunun yanında güzel bir konuşması vardır. Bu özelliklerini kullanarak istediği kadını elde edebilmektedir. Daha önemlisi ekonomik gücüdür. Aslında bu güç bütün yeteneklerinin üstündedir. "Kadınlar parası olan erkeği güçlü bulur" anlayışı da erkek kültüründen geliyor.  Çirkin psikiyatristin cinsel yönde de güçlü olduğu anlatılmaktadır. Bu da romanda önemli yer tutar. Penisiyle baş edemeyen biri vardır karşımızda. Vıcık vıcık cinsellik her fırsatta romana konu olur.

Can Manay, zaten oldukça zengin ve ünlüdür. Deniz'in de durumu iyidir. Hiç bir şeyi yoksa bile üniversiteden maaş almaktadır. Tanınan, besteleriyle büyük ilgi uyandıran bir müzik adamıdır. Yine de Duru'yu elinde tutamaz. Can Manay'ın hünerli bakışları her şeyi alt üst eder. Duru büyülenmiş gibi evi barkı terk eder, Can Manay'ın yatağına doğru, büyülenmişçesine yola koyulur. Kendini adamın yatağında bulur. Güzel bedenini Manay’ın güçlü erkekliğine teslim eder. Manay'ın hiç aralıksız dört kez Duru'nun içine aktığından söz edilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder