Pinhan neyi anlatıyor? Kısaca insan olmayı anlatıyor
diyelim. Evrensel değerlere dikkat çekme anlamında önemli bir roman… İki başlı
(İki cinsiyetli) olmanın da hoşgörü gerektiren bir durum olduğunu dile
getiriyor. Daha doğrusu iki başlılığın hayatın her alanında olduğunu söylemeye
çalışıyor. Bağnaz bir kültürde, insanın olduğu gibi olma mücadelesinin ne kadar
zor olduğundan söz ediyor. Ötekileştirilenlerin yanında saf tutuyor.
Mücadeleden vaz geçilmemesi mesajını veriyor. Gidilecek yol ne kadar zor olursa
olsun “yola devam” diyor.
Peki, kimler bu iki başlılığı görebiliyor? Roman, bunu
dervişlerin ve büyücü kadınların yapabildiğini söyler. Toplumun diğer
kesiminden farklı olan bu insanlar, insana ve sevgiye dair hiçbir şeyin suç olmayacağını
anlamaya ve anlatmaya çalışır. Pinhan, içinde sevgi varsa bütün ilişkileri, lezbiyen,
gay.. her ne varsa, günah olmaktan çıkarır. Farklılıklara, hoşgörüyle
yaklaşabilen insanların varlığından söz eder.
Aslında siyasi atmosferi elinde tutan yobaz çevrelerin
hiçbir şekilde kabul edemeyeceği şeylerdir bunlar. Roman, bir bakıma demokrasiyle
yapmadığımız gelişmeleri dervişlerin, büyücülerin, doğaüstü güçlerin
tutumlarıyla yapabileceğimiz mesajını verir. Ya da yitip gitmekte olan
demokratik söylemlere bir göndermede bulunur. Üstelik bunu son derece örtük bir
şekilde yapar. Açık bir dil kullanmaz. Arapça,
Farsça sözcüklere hikaye, arada bir sis perdesi içinde kalır. Daha çok simgesel
anlatım yolunu tercih eder. Roman aslında soyut bir resim gibidir. İçinde
cinler, periler, büyücüler olan karmaşık bir tabloyu andırır. Karakterlere
doğaüstü güçler yüklenmiştir. Ne var ki Pinhan’ı kurtarmaya kimsenin gücü
yetmeyecektir. Pinhan verdiği bütün mücadeleye rağmen hayatını kaybeder.
Evrensel değerleri temsil eden Pinhan'ı zehirleyen yılan kimdir? Aslında o bir
yılan değildir. Belki de iki başlılığa karşı gelen herkestir. İçinden
çıkamadığımız bu kültürdür.
Romandaki tarihsel mekân, (belki de) oto sansür olarak karşımıza çıkıyor.
Örtük anlatımı da bu oto kontrolün bir parçası olarak görmek mümkün… Özgürlük
alanı daraldıkça roman yazarları daha çok simgesel anlatımlara doğru
yönelecektir. Romandaki tarihi mekân aslında bir kılıftır. Nasıl ki
siyasetçiler ileri demokrasiyi faşizme kılıf olarak geçirmişlerse Pinhan da
tarihsel mekânları insani değerlerin üzerine kılıf olarak geçirmiştir. Roman bu
anlamda ilerici bir anlaşıştan yana tavır takınıyor.
Siyasi taraf tutan, faşizme yandaşlık yapan romanlar da var.
Onlar için tarih araç değil, gidilmek istenen amaçtır. İçlerinde taşıdıkları
şey, insani değerler değil, yeniden Osmanlı olma arzusudur. Bu ise dünya
gerçekleriyle örtüşmeyen hayal ötesi bir yöneliştir. Belki de en büyük
hayalperestlik budur. Gerici romanlardaki bu tutumun Pinhan’daki hayalciliğin
bile ötesine geçmektedir. Bu aynı zamanda din ve siyasi hipnozla insanların ne
hale geldiğinin göstergesidir. Sanatçı da olsa bu değişmemektedir. Üstelik bu romanlar
hem sayıca artmış, hem de reklamlar sayesinde çok satmaya başlamıştır.
Pinhan daha açık bir roman olsaydı, nasıl bir tartışma
ortamı doğardı bir de ona bakalım. Birçok kültürde, özellikle İslam ülkelerinde
cinsel tercihleri ya da yönelimleri farklı olan insanlara hiçbir şekilde hoş
görüyle bakılmadığını biliyoruz. Romandaki mesele yalnızca bu da değil... Hayatın
özünde iki başlılık, cinsel yönelimden daha önemlidir. Cinsel yönelim aslında
bir simge olarak karşımıza çıkar. İki başlılığın diyalektik bir gerçeklik
olduğu unutulmamalıdır. Her şeyin karşıtıyla birlikte varolduğu gerçeği hayatın
kendisidir. Yani bu bilimsel bir tespittir.
Bilimsellikten uzaklaşılan toplumlarda geçerli tek gözlük,
at gözlüğü olur. Erkek egemen toplum, yalnızca erkeklerin üstün olduğu
iddiasında bulur. Kadın erkeğin eşiti değildir. “Olmamıştır, olamaz!” diyen
siyasetçileri hatırlayın. Bırakın bir bendende çift başlı olmayı, insan, daha
kadın erkek olarak bile çift başlı sayılmıyor. Bir dinin mensubu, başka bir
dini kendine tehdit olarak algılıyor. Bu yüzden kültürler savaşı çıkıyor. Bu
yüzden insanlar barış içinde yaşamayı öğrenemiyor. Faşizm de iki başlılığı
kabul etmeyen bu kültürden beslenir. Faşizmin ilkeleri arasında çok
kültürlülüğe izin verilmez. Dinci faşistlerin yapmaya çalıştığı şey de budur.
Hal böyle olunca, evrensel değerleri benimsemiş roman yazarları için açıkça
tavır almak zorlaşmaktadır. Açık tavır, edebiyat alanından dışlanmaya bile
neden olabilir. Faşizmden korkan yayıncılar böyle kitapları basmak istemeyecektir.
Reklam kuruluşları, kitap evleri aradan çekilecektir. Kapitalizmin fincancı
katırlarının ürkütenlerin piyasada tutunma şansı olamaz. Pinhan, bu katırları
ürkütmeden diyeceğini diyebilmiş bir romandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder