Romana konu olan bakış açısı bize neyi anlatmaktadır? Roman
metni, yazarın ne bildiğinin, neye önem verdiğinin de ipuçlarını veriyor.
Yazarı anlamanın en iyi yollarından biri de metin incelemesidir. Roman metni,
her zaman olmasa bile, genellikle yazarını, dünya algısı yönünden anlamamızı da
sağlar. Diyalog çözümlemeleri de bu bağlamda önem taşır. Karakter
konuşmalarının içeriği ne kadar zenginse romanın kalitesi de o oranda
artacaktır. Bu konuşmalar bazen karşımıza iç ses olarak çıkar.
Fi romanındaki karakterler neyi tartışmaktadır? İnsan
hayatının dramatik yanları mı, suya sabuna dokunmayan konuları mı ele
almaktadırlar? Can Manay'la devam edelim. Bir psikiyatrist olarak Can Manay,
bir söyleşide gazeteciye (Özge'ye) yaptığı işi,(Psikolojik danışma sürecini)
fosseptik çukuruna benzetir. Olabilir. Bir roman karakteri çıkar ve insanların
olumsuz duygularını (Hayatı zorlaştıran duyguları) fosseptik çukuruna
benzetebilir. Psikologların, psikiyatristlerin insanları pisliklerinden arındırdığını
söyleyebilir.
Romanda, bunun üzerinde (Fosseptik çukurunun üzerinde)
yeteri kadar durulmuyor. Söyleşi bitince
konu da kapanıyor. Okur, her şeyi bildiği için mi fazla açıklama yapılmıyor?
Yoksa bu düşünce doğru mu kabul ediliyor? Bunları bilmiyoruz. Bir çok şeyi
bilmiyoruz. Olumsuz duyguların fosseptik çukuru olup olmayacağını da
bilmiyoruz. Kimse bu görüşe karşı çıkmıyor. “Her şey gibi duygular da
karşıtlarıyla var olur” diyen olmuyor. İçimizde ne kadar olumlu duygu varsa bir
o kadar da olumsuz duygu var. Buna Diyalektik diyoruz. Kötü bir deneyim bazen
en iyi öğretmendir.
İnsan, nasıl ruh sağlığını kaybeder? Çocukluk yıllarında
yaşanan kötü deneyimlerden dolayı mı? Olumsuz anne babalardan da öğrendiğimiz
şeyler var. Ölümden, ölüm korkusundan, yaşadığımız işkencelerden, psikolojik
baskılardan öğrendiğimiz şeyler var. Önemli olan bu olumsuzluklardan ders
çıkarabilmemizdir. Bunlarla yaşamayı öğrenemediğimiz zaman sorunlu (Psikolojik
sorunlarıyla baş edemeyen kişiler haline geliriz.) Hiç bir psikolog ya da
psikiyatr içimizdeki olumsuz duyguları sıfırlayamaz. Sıfırladıklarında
yaratıcılığımızdan eser kalmayacaktır. Önemli olan sorunlarımızla nasıl
yaşayacağımızı öğrenmemizdir. Sorunların altında ezilmeyecek kadar güçlü bir
kişilik geliştirmemizdir. Psikologların görevi bizim adımıza içimizdeki
fosseptik çukurlarını temizlemek de değildir. İçimizde ne dert varsa yalnızca
onu görmemize yardımcı olmaları gerekir.
Buradan şu demek istiyorum. Bu sözlerin sahibi olan Can
Manay, ülkenin en önemli psikologlarından biridir. Hatta en önemlisidir.
Toplumun ruh sağlığıyla ilgilenen, konuşmalarıyla herkesi büyüleyen,
dinleyenleri kendine hayran bırakan, kadınların gözdesi olan, çok kazanan, çok
ünlenen psikiyatr bu mudur? Bu kadar tanınmak ve zengin olabilmek için ne yapmıştır? Aslında böyle bir psikiyatr yoktur. Ne biz de
ne de dünyada bir örneği vardır. Psikolojik tedavi yaparak kendine özel uçak
alabilen bir psikiyatr olsa olsa abartılı bir hayaldir. Mafya lideri kadar
zengin ve manyak bir psikiyatrdan söz edilmektedir. Ruh sağlığı işleriyle
uğraşan bir üniversite hocası. kendine özel uçak bile alabilen, kadın peşinde
koşan, parala herkesin satın alabileceğini düşünen dengesiz bir şarkıcı gibi
ele alınmıştır. Böyle türkücüler var. Mafya liderleri de var. Bilim dünyasında
böyle birine rastlayan oldu mu? O zaman soralım. Bu kadar abartmaya ne gerek
vardı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder