Bu Blogda Ara

5 Ekim 2015 Pazartesi

Azra Kohen'in Romanıda Fosseptik Çukuru Benzetmesi

Romanda “fosseptik çukuru benzetmesi” ruhsal sorunları nedeniyle doktora giden hastalar için kullanılıyor. Sonuçta bir romandan söz ediyoruz. Tartışmaya gerek var mı? Bir roman karakteri istediğini söyler. Doğrudur. Ne var ki bu durum, romanı tutarlılık yönünde ele almayı gerektiriyor. Önce şu sorulara cevap arayalım: Roman karakteri kimdir; gerçek hayatla ilişkilendirilmeleri gerekir mi? Hayatla uyumlu olmayan roman karakteri olur mu? Elbette olur. Sanal ya da gerçek her türlü karakter romanda boy gösterebilir. Buradaki –Karakter seçimindeki- amaç bir fikri daha iyi anlatabilme çabasıdır. Fi de böyle bir çaba var mı? Yazar, yarattığı karakterlerle neyi anlatmaya çalışıyor? Kitabın amacıyla (Yazarın açıkladığı amaçla) romanın konusu örtüşüyor mu?
Romana konu olan bakış açısı bize neyi anlatmaktadır? Roman metni, yazarın ne bildiğinin, neye önem verdiğinin de ipuçlarını veriyor. Yazarı anlamanın en iyi yollarından biri de metin incelemesidir. Roman metni, her zaman olmasa bile, genellikle yazarını, dünya algısı yönünden anlamamızı da sağlar. Diyalog çözümlemeleri de bu bağlamda önem taşır. Karakter konuşmalarının içeriği ne kadar zenginse romanın kalitesi de o oranda artacaktır. Bu konuşmalar bazen karşımıza iç ses olarak çıkar.
Fi romanındaki karakterler neyi tartışmaktadır? İnsan hayatının dramatik yanları mı, suya sabuna dokunmayan konuları mı ele almaktadırlar? Can Manay'la devam edelim. Bir psikiyatrist olarak Can Manay, bir söyleşide gazeteciye (Özge'ye) yaptığı işi,(Psikolojik danışma sürecini) fosseptik çukuruna benzetir. Olabilir. Bir roman karakteri çıkar ve insanların olumsuz duygularını (Hayatı zorlaştıran duyguları) fosseptik çukuruna benzetebilir. Psikologların, psikiyatristlerin insanları pisliklerinden arındırdığını söyleyebilir.
Romanda, bunun üzerinde (Fosseptik çukurunun üzerinde) yeteri kadar durulmuyor.  Söyleşi bitince konu da kapanıyor. Okur, her şeyi bildiği için mi fazla açıklama yapılmıyor? Yoksa bu düşünce doğru mu kabul ediliyor? Bunları bilmiyoruz. Bir çok şeyi bilmiyoruz. Olumsuz duyguların fosseptik çukuru olup olmayacağını da bilmiyoruz. Kimse bu görüşe karşı çıkmıyor. “Her şey gibi duygular da karşıtlarıyla var olur” diyen olmuyor. İçimizde ne kadar olumlu duygu varsa bir o kadar da olumsuz duygu var. Buna Diyalektik diyoruz. Kötü bir deneyim bazen en iyi öğretmendir.
İnsan, nasıl ruh sağlığını kaybeder? Çocukluk yıllarında yaşanan kötü deneyimlerden dolayı mı? Olumsuz anne babalardan da öğrendiğimiz şeyler var. Ölümden, ölüm korkusundan, yaşadığımız işkencelerden, psikolojik baskılardan öğrendiğimiz şeyler var. Önemli olan bu olumsuzluklardan ders çıkarabilmemizdir. Bunlarla yaşamayı öğrenemediğimiz zaman sorunlu (Psikolojik sorunlarıyla baş edemeyen kişiler haline geliriz.) Hiç bir psikolog ya da psikiyatr içimizdeki olumsuz duyguları sıfırlayamaz. Sıfırladıklarında yaratıcılığımızdan eser kalmayacaktır. Önemli olan sorunlarımızla nasıl yaşayacağımızı öğrenmemizdir. Sorunların altında ezilmeyecek kadar güçlü bir kişilik geliştirmemizdir. Psikologların görevi bizim adımıza içimizdeki fosseptik çukurlarını temizlemek de değildir. İçimizde ne dert varsa yalnızca onu görmemize yardımcı olmaları gerekir.
Buradan şu demek istiyorum. Bu sözlerin sahibi olan Can Manay, ülkenin en önemli psikologlarından biridir. Hatta en önemlisidir. Toplumun ruh sağlığıyla ilgilenen, konuşmalarıyla herkesi büyüleyen, dinleyenleri kendine hayran bırakan, kadınların gözdesi olan, çok kazanan, çok ünlenen psikiyatr bu mudur? Bu kadar tanınmak ve zengin olabilmek için ne yapmıştır?  Aslında böyle bir psikiyatr yoktur. Ne biz de ne de dünyada bir örneği vardır. Psikolojik tedavi yaparak kendine özel uçak alabilen bir psikiyatr olsa olsa abartılı bir hayaldir. Mafya lideri kadar zengin ve manyak bir psikiyatrdan söz edilmektedir. Ruh sağlığı işleriyle uğraşan bir üniversite hocası. kendine özel uçak bile alabilen, kadın peşinde koşan, parala herkesin satın alabileceğini düşünen dengesiz bir şarkıcı gibi ele alınmıştır. Böyle türkücüler var. Mafya liderleri de var. Bilim dünyasında böyle birine rastlayan oldu mu? O zaman soralım. Bu kadar abartmaya ne gerek vardı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder