Halklar, birbirine nasıl düşman olur? Ya da savaş nedir?
Tarihin hangi döneminde savaşın sahibi halk olmuştur? İncir Kuşları romanının
böyle bir şeyden haberi yoktur. Savaşın nedeni din karşıtlığıdır. Din
düşmanlığı yüzünden Bosnalı Müslüman kadınlara sürekli tecavüz edilir. Birleşmiş
Milletler Ordusuna mensup bir general de tecavüzcüler arasındadır. Böylece,
Hristiyan Müslüman çatışmasında tam bir ayrıma gidilmiş olur. Bütün Hristiyan
dünyası Müslümanlara düşmandır mesajı verilir.
O kadar yoğun bir tecavüz söz konusudur ki, Suada bunu şöyle
dile getirir. “Sadece sırt üstü yatıp onların kendilerini tatmin etmelerine
seyirci kalıyorum. Artık onlardan değil, kendimden iğrenir oldum.”(s.235) Suada’nın
ölmekte olan Vulkadin’e gösterdiği tepki de ilginçtir. Tepki şöyledir. “Sana
karşı nefret dolu içim. Dilerim Allahtan cehennemde yanasın Vulkadin. Sen beni
çok sevmedin, sen beni sadece çok incittin… Baban da beni General Lewis
MacKenzie servis yaptı. Galiba senin soysuz bir erkek olduğunu anladı.” ” Bu
kadar tecavüzden sonra söze (bu türden açıklamalara) gerek var mıydı? Suada ne
dediğinin farkında mı? Sevseydin beni incitmezdin, bana tecavüz etmezdin, beni
başkalarının tecavüzünden korurdun, sen ne biçim adamsın mı demek istiyor? Bu
nasıl bir diyalog?
Aslında bütün diyaloglar kötü bir tiyatrodan alınmış gibi.
Örnek verelim. “Demek konuştuğumuzu duydun ha! Hiç merak etme seni
öldürmeyeceğim. Çünkü güzel vücudunu solucanlara yem yapacağıma, şu güzel
tenini kendime yem yaparım.” Asker bunu Suada’ya söyler. Suada’nın cevabı:
“Senin gibi iğrenç bir adamın koynuna girmem ben. (…) Ben bir fahişe değil
kurbanım. Esas fahişe olanlar sizi doğuran anneleriniz. Onlar öyle bir fahişe
ki, sizin gibi canileri doğurup masum kadınların üzerine et yiyici köpekler
olarak salmışlar.”
Karşı nefret söylemi romanın ilerleyen sayfaları boyunca
devam etmektedir. Vukadin, Müslüman bir erkeği bir kadına tecavüze zorlar. Adam
kabul eder ama Vukadin tecavüzü beğenmez. Bunun üzerine adama şöyle söyler: “Pis
Müslüman, seks yapmayı bile bilmiyorsunuz. Şimdi Karadağlı bir Ortadoks’un
Müslüman bir kadınla nasıl seviştiğini kendi gözlerinle göreceksin.” Sözü edilen Ortadoks bunun üzerine kadına
tecavüz eder. Suada tecavüze uğrayan kadını önce tanıyamaz. Ta ki Vukadin, iyi
bak deyinceye kadar. Ancak o zaman kadının ablası Edina olduğunu anlar. (s.212)
Vukadin ölüm emrini verdikten sonra da Suada tecavüze
uğramaya devam edecektir. Bu kez yirmi karton sigara karşılığında bir sürü
kişiye satılır. (s.254) Bu şekilde tecavüz hikâyelerine devam edilmektedir. Çentikler
tecavüzle de yetinmezler. Tecavüz ettikleri bütün kadınların sırtına haç
işareti çizerler. (s.257) Haç işareti, Müslüman düşmanlığının sembolü gibidir.
Ya da bu yolla Müslümanlık yok edilmeye çalışılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder