Bu Blogda Ara

28 Eylül 2015 Pazartesi

İNCİR KUŞLARI ROMANINDA "BİR GÖRÜŞTE AŞK"

Suada’nın Vulkadin’in aşkına verdiği tepki için de söylenecek çok söz var. Vulkadin de aşkını Suada’ya damdan düşer gibi ifade eder. Aşkına karşılık bulamayınca okulu bırakır. General baba, bunun üzerine okulu basar, oğlunu bunalıma sokan kızın kim olduğunu araştırır. (Fazla, çok anlamsız, aşırı abartılı bir tepki değil mi?) Bir babanın yetişkin çağdaki oğlunun aşkı yüzünden okulu basması ne kadar gerçekçi? Bunu nasıl açıklayacağız? Roman’da olur böyle şeyler mi diyeceğiz? Salla gitsin mi diyeceğiz? Yazar, olumsuz karakteri daha da olumsuz göstermek için neden bu kadar gereksiz bir çaba içine giriyor? Generale göre konservatuar, sanat zırvalıklarıyla Sırp gençlerinin beynini yıkamaktadır, oysa silaha sarılarak savaşmayı öğrenmelidir. İyi de bu baba daha önce oğlunun konservatuara gitmesine bir şey demiş midir? Niye birden bire sanat düşmanı oluyor? Sanat eğitimi alan Vulkadin (ilerde göreceğiz) aslında korkunç bir canidir. Hatta katildir. Demek ki sanattan hiç nasibini almamış biri? Böyle biri neden sanat eğitimi almak istemiş? Bu sorulara da kitapta cevap verilmiyor.
Kitabın başında okurla şöyle bir pazarlık yapıldığını görüyoruz.  "Bu kitap hayal ürünü bir roman değildir. Tamamen gerçeklere dayanır." Romancının işi, sadece görünürdeki manzarayı göstermek midir? Daha derinde neler olup bitiyor? Asıl roman daha derine inmek değil midir? Romancı, sadece duyduklarını, okuduklarını anlatmakla yetinemez.  İnsan söz konusu olduğunda tek yanlı bir bakış açısıyla bir yere varamayız. Soracağımız ilk soru şu olmalıdır? İnsanları bu hale kim getirdi? Bu vahşet tohumları Yugoslavya topraklarına kimler tarafından, nasıl ve niçin ekildi? Sırplar "atadan, dededen Müslüman düşmanıdır" dersek ve sadece bunun gerçek olduğunu varsayarsak, insanlara doğru mesaj vermiş olmayız. Asıl gerçek bu değildir. Böyle yaparak sadece halklar arasına düşmanlık tohumları ekmiş oluruz. Bunun kime faydası var? Tabi ki para babalarına faydası var. Bunun anlamı sanatı para babalarının yararına kullanmaktır. Onların amacına hizmet için roman yazmaktır. Halkın safında değil, petrol krallarının safında yer almaktır.
Devam edelim… Konumuz yine aşk olsun. Bir görüşte aşk... Suada, Vukadin’in aşkı için şöyle düşünür. “Benim Tarık’ı görür görmez âşık olmam gibi o da bana âşık olmuş demek.” (s.62) Kendinden biliri bunu ama başkasına karşı anlayışlı değildir. Düşünelim şimdi… “Bir görüşte aşk” yok mudur? Elbette vardır ancak bu konunun tartışılması gerekir. Nedir ilk görüşte aşk?  Moda "deyimle elektrik" almak mıdır? Kimler kimlerden elektrik alır? Hasta yatarken, makyajsız, bakımsız, cansız bir kadından elektrik almak mümkün müdür? Elektrik ne zaman ortaya çıkar? Kadın bakımlı olduğunda mı? Hoşlanmanın ölçütleri nelerdir? Şunu biliyoruz. Kadınla erkeğin birbirine yasaklı olduğu ülkelerde "bir görüşte aşkın" sıkça yaşandığını biliyoruz.
Karşı cins görmemiş bir erkek (Ya da kadın)  için dikkat çekici ilk özellik fiziksel görünümdür.  Yani güzel ya da çirkin olmaktır.  Erkek yakışıklı değilse kadın onu beğenmeyecek midir? Gelenekçi toplumlarda kadının böyle bir hakkı yok. (Hala yok. Dünya üzerinde geniş bir kesim hala feodal yaşıyor) Birçok evlilik için kadın ya da erkek olmak yeterlidir. Erkekle kadının eş beğenirken, seçici olabilmesi, sosyal hayatın ne kadar özgür olduğu ile ilgili. Kadın görmekte (tanımakta) zorlanmayan bir erkeğin ilk görüşte aşk yaşaması mümkün olmayacaktır. Fiziksel görünümün yanında başka ölçülerinde olması gerekecektir. Bir kadının (Ya da erkeğin) zenginliği yalnızca görünümüyle değil, kendini ne kadar geliştirmiş olduğuyla da ilgili olacaktır. Yani insanın iç dünyasına yaptığı yatırım da beğenilme ölçütleri arasına girecektir.

İncir Kuşları romanında böyle bir şey yok. Aşk, feodal bir bakış açısıyla ele alınıyor. Suada sanki şehre yeni inmiş çok güzel bir köylü kızı. Kendisini seven erkekler de öyleler. Kitapta sık sık Suada’nın ne kadar güzel olduğu dile getiriliyor. Öyle ki konservatuardaki bütün erkekler onunla ilgilenmektedir. Herkesin gözü onun üzerindedir. Bu kadar çok tecavüze uğraması da güzel olmasından kaynaklanır. Tarık da Vulkadin de onu çok güzel olduğu için sever. Aslında kitaptaki kültür, Avrupa kültürü (Sosyalist eğitimden geçmiş kültür) değil de, daha doğuya belki Türkiye'ye ait bir kültür. (Bu konuya tekrar dönülecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder