İNCİR KUŞLARI ROMANINDA YANILGI
İncir Kuşları romanının en büyük yanılgısı Yugoslavya iç
savaşını milliyetçi bir söylem üzerine oturtmaya çalışmasıdır. Roman,
insanlığın demokrasi yolunda kat ettiği ortak deneyimden yararlanmaz. Sorunu
Hristiyan-Müslüman çatışması olarak ele alır. Bunla da yetinmez, bir milletin
diğerine olan öfkesini pekiştirmek ister. Boşnak halkına sizi ezdiler,
katlettiler çünkü siz, Türk ve Müslümandınız demeye çalışır. Adeta yangına
körükle gitmektedir. Farlı kültürler arasında ortak yaşama olanağı yok gibi
davranır. Tarihi öfkelerin unutulmadığı, kuşaktan kuşağa aktarıldığı
kanısındadır.
Aslında Roman, kendi içinde çözümü de taşır ama bu konu
üzerinde yeteri kadar durulmaz. Buna en iyi örnek, Anne Duşanka’nın durumudur.
Bir Sırp olan Duşanka romandaki en olumlu karakterdir. Aslında savaşı
sonlandıracak olan şey de Duşanka’nın hayat anlayışında saklıdır. Savaş sırasında Sırplar Duşanka’ya şöyle bir
mektup gönderecektir: “Sizden derhal aile yakınlarınızı da yanınıza alarak Saraybosna’yı
terk etmenizi istiyoruz. Şayet Sırbistan’a gitmeyip Müslüman Türklerle yaşamaya
devam ederseniz, boğazınıza kadar Müslümanların kanına batacaksınız. Sırplıktan
çıkarılacak evnuh ( Müslüman Boşnaklarla yaşayan Sırplar için kullanılan argo
sözcük. Hadım edilen erkeklere ne gözle bakılıyorsa Müslümanlarla yaşayan
Sırplara da o gözle bakılırmış.) ilan edileceksiniz” (s. 104) Buna rağmen
Duşanka bu savaşın bir parçası olmaz. Hristiyan olmasına rağmen bir
Hristiyan’la evlenilmez dememiştir. Irkçı ve dinci olmamıştır.
Duşanka dışında bütün
Sırplar Irkçı ve dincidir. Duşanka’yı yetiştiren kültürün sosyalizm olduğundan
da söz edilmemektedir. Yugoslavya’nın tarihinde sanki böyle bir dönem
olmamıştır. Nadiren bu durumdan söz edilse de küçümseyen bir dil
kullanılmaktadır. Romanın bir yerinde Suada şöyle diyecektir: “Tito’nun kibrit
kutusu evlerinde yaşadığımızı unuttun galiba teyzeciğim” (s.36) Koca memleket
herkese dar gelirken, Tito’nun neden büyük evler yaptırmadığına gönderme
yapılmıştır. Oysa Tito, kimseyi evsiz bırakmamak için devlet olanaklarıyla
herkes için sosyal konutlar yaptırmış bir liderdir. Bunun için kimsenin
bankadan kredi çekmesi gerekmemiştir. Ülke kaynakları herkese eşit
dağıtılmıştır.
Roman bunları anlatmaz. Sosyalizm sırasında neden kimsenin
birbirini boğazlamadığına girilmez. Anlatılan şey, savaştır. Teyze İfeta bir
yerde Suada’ya şöyle der. “Unutma ki Tito, çok uluslu Yugoslav halkına hem
dinlerini, hem de gerçek tarihlerini bilerek yasakladı. Bu yüzden okullarda
siyasi tarih namına bir halt öğretmediler size. Her Boşnak gibi sen de Tito’dan
önce ve Tito’dan sonra yazılan resimi tarihi yalanlarını okudunuz okullarda”
s.46 (…) “Yugoslavya’yı bir arada tutan
Tito’dan başkası değildi. İkiniz de biliyorsunuz, onun kurduğu komünist rejim
bundan tam iki sene önce Doğu Bloğu ülkelerinin yıkılmaya başlamasıyla birlikte
çözülmeye başladı. Artık hiç kimse Hırvatları, Sırpları, Boşnakları,
Slovenleri, Makedonları ve Kosovalıları tek bir ülkenin bayrağı altında, bar
arada tutamaz” (s.47)
Baba karakteri de olanı biteni anlamamaktadır. İmam olan
baba, bir gün nasılsın diye soran kızı Suada’ya şöyle diyecektir. “Her gün beş
vakit namaz kılıyorum. Tito’nun dinsizleştirdiği bazı Müslüman Boşnaklara da namaz
kıldırmaya çalışıyorum.” (s.49) Demek ki Boşnaklar namazdan uzaklaşmış. İmam
karakteriyle Boşnakların yeniden Müslümanlaştırılmak istendiğini anlıyoruz.
Yalnızca Müslüman olarak kalmayacaklar, Türk olduklarını da unutmayacaklar.
Başlarına ne gelmişse bu iki kavram yüzünden gelmiştir. Yani farklı kültürden
olan herkes birbiri için ötekidir. Roman, birlikte yaşamanın imkânsızlığı
üzerinde durmaktadır.
O zaman halkları bir arada tutan şey nedir? Amerika’da
yaşayan halklar nasıl bir arada durmaktadır? Avrupa’nın bütün büyük devletleri
çok kültürlü bir döneme girdi. Gelişmiş ülkelerde hep bunu gözlüyoruz.
Demokrasi yolunda ilerleye bilmiş ülkelerde çok ulusluluk sorun olmuyor. Sorun
az gelişmiş ülkelerde. Müslümanız diyen ya da Milliyetçilik vurgusu yapan
ülkelerde sürekli kavga, sürekli katliam var. Batı’nın başardığını diğer
ülkeler neden başaramıyor? Sanatçı kimliğiyle ortaya çıkanların en azından bunu
fark etmesi gerekmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder